SOSYAL KİMLİKLERİMİZ VE GRUP PSİKOLOJİSİ

    Aidiyet duygusu, insanın sosyal ihtiyaçlarından biridir. Tek başına, yalnız, izole hissetmek, kanser kadar tehlikelidir. Evet yanlış duymadınız. Sosyalleşme ve kendini bir yere ait hissetme bir içgüdüdür. Aynı zamanda, kültürün pekiştirdiği ve teşvik ettiği bir şeydir.

    Düşünün, daha doğmadan hangi ırk, hangi millet ve hangi cinsiyete sahip olacağınız bellidir. Bunları, siz seçemezsiniz ama hiç tanımadığınız bir yabancı, sırf sizinle aynı pasaporta sahip diye, aynı dili konuşuyor diye ve hatta hemcinsiniz diye, ona karşı tuhaf bir sıcaklık duyarsınız. Ama ne zaman? Elbette bu özelliklere sahip olmayan "diğerleri" etrafta mevcutken.

    Eğer yurtdışına hiç çıktıysanız beni daha iyi anlarsınız. San Francisco'nun sokaklarında Türkçe konuşan başka birilerini duysanız koşup kucaklamak istersiniz. Peki neden? Hepsinin nedeni aidiyetle, sosyal kimliklerimizle ilgili.

    Sosyal psikologlar? kendimizi bir gruba ait hissetme ihtiyacımızın temellerini araştıran bir çok deney yapmışlardır. Bir grubun parçası olduğumuzu düşündüğümüzde, hareketlerimizi gruba göre ayarlar, grubumuzun diğer üyelerini, grup dışından olanlara karşı korur, gerektiğinde kayırır, hatta grubumuz için kavga ederiz. Bir insan bir çok farklı gruba dahildir; bazıları kendi seçimimizken diğerleri ise az önce bahsettiğim gibi içine doğduğumuz gruplardır.

    Psikolog Henry Tajfel, bir grubun saniyeler içinde, hatta üyeleri birbirlerini görmeseler, birbirlerini tanımasalar, bu gruptan herhangi bir maddi veya manevi çıkarları olmasa bile, kolayca oluşturulduklarını ortaya koymuştur.

    Tajfel ve ekibi, ergen erkek çocuklarını, çocukların kendi tercihlerine göre iki gruba ayırmış. Çocuklar, ne diğer çocukları tanıyor ne de seçim yaparken diğerlerini ve onların seçimlerini görüyor ve biliyor. Yani, sadece hoşuna giden bir grubu kağıt üzerinde seçip, sonra aynı seçimi yapanlarla biraraya geliyorlar.

     Elbette, çocuklara grup olduklarına dair bir şey söylenmiyor. Sadece içlerinden bazılarına, sanal paralar veriliyor ve parayı dağıtmaları isteniyor. Parayı dağıtan çocuğa, diğer çocukların hangisinin ne seçim yaptığı ve her birinin kimlik numarası söyleniyor.

    Çocukların parayı nasıl dağıtacakları merakla bekleniyor. Şunu da eklemek lazım: çocukların burada herhangi bir çıkar ilişkisi yok. Yani bir gruba mensup olup olmamak, onlara bir şey kazandırmıyor da kaybettirmiyor da. Oysa ki, gerçek hayatta çıkar ilişkileri, aidiyet ve gruplar arası dinamikleri fazlasıyla etkilemektedir.

    Sonuç, tam da beklendiği gibi oluyor ve parayı dağıtan çocuk, kendisiyle aynı seçimi yapanları kayırıyor. Daha ortada grubun "g"si yokken bir de bakmışsınız "biz" ve "onlar" diye iki grup ortaya çıkıvermiş. İnsanın kendisini bu kadar hızlı bir yere konumlaması gerçekten çok ilginç.

    Tajfel, parçası olduğumuz grupların, kimliğimizi belirlediğini söylüyor. Bu kimlik oluşturma sürecinde mutlaka, bir "diğerleri" grubu da olmalı. Çünkü bir grubun hangi özelliklere sahip olduğu, bir başkasına kıyasla ortaya çıkıyor. Yüksek statülü, zengin, genç ... mutlaka düşük statülü, fakir ve yaşlı olan diğerlerine göre şekillenir. Bu teoriye göre, deneydeki çocuklar sanal parayı kendi gruplarındakilere verirken, aslında kendi güç ve statülerini yükseltmek için grubun statüsünü yükseltmek niyetindeydiler. Bu deneydeki bulgular, yıllarca yapılan benzer deneylerde defalarca tekrarlandı.

    Bundan sonra, neden tanımadığımız yabancılara, sadece bizimle benzer özellikleri var diye sempatiyle bakarken, ve neden diğerlerine karşı koruyup kayırdığımızı, farklı bir pencereden bakarak değerlendireceğinizi tahmin ediyorum. Doğamızın bir parçası olarak, belki istemsizce kurduğumuz gruplar, çoğu zaman toplumun ayrışmasının ve toplumdaki çatışmaların en temel sebebidir. Lütfen, bu aidiyet arzusu ve grupdaşlığın, adalet ve vicdanınızın önüne geçmesine izin vermeyin.

http://www.psikolojitestleri.com
Online psikoloji testleri ve popüler psikoloji makaleler

 

Etiketler: sosyalleşme, kimlik, aidiyet, grup psikolojisi