İLİŞKİNİZDEN BEKLENTİNİZ NE KADAR GERÇEKÇİ?

İLİŞKİNİZDEN BEKLENTİNİZ NE KADAR GERÇEKÇİ?

    Hepimiz sevilmeyi arzu eden varlıklarız. Tabiyatımız gereği, varlığımızın başka biri ya da birileri için önemli olduğunu hissetmek ve görmek isteriz. Ebeveynlerimiz bize bu karşılıksız sevme duygusunu tattırırlar ve hislerimizi sağlıklı şekilde yönlendirmeyi bize öğretirler. Aksi takdirde, sevilme duygusundan yoksun ve duygularımızı sağlıklı ifade etmekten bihaber kalabiliriz.

    Bu yoksunluk durumlarını yaşayanlar, genellikle romantik ilişkilerinde bu gereksinimlerini gidermeye çalışırlar. Bilinçaltının yönlendirmesiyle, aslında bir ebeveynden beklenmesi gereken ya da bir ebeveynin çocuğuna yapması gereken davranışları eşimizden/sevgilimizden bekleriz ya da onlara yaparak bu eksikliğimizi gidermeye çalışırız.

    İşte bu, tam da ilişkilerimize zarar veren türden ve hemen her evlilik ve çift terapistinin özellikle uzak durulması gerektiğini söyledikleri tarzda bir davranış şeklidir. Psikolog Jennifer Kromberg, kişileri bekleyen ve kendisinin en çok karşılaştığı iki önemli "tuzak"tan bahsediyor.

"Akıl okuma"

    Çocukken tam olarak ifade edemediğimiz duygu ve düşüncelerimizi, ebeveynlerimiz bizim için dile getirir ve bir nevi aklımızdan geçeni okuyarak isteklerimize karşılık verirler.

    Bu sürecin eksik kaldığı durumlarda, içimizdeki çocuk zaman zaman ortaya çıkar ve eşimizden/sevgilimizden benzeri bir akıl okuma davranışı bekleriz. Örneğin, eşimizden veya sevgilimizden ilgi beklediğimiz zamanlarda, bunu uygun şekilde ifade etmeden, ondan beklentimiz olan şeyi otomatik olarak anlamasını ve gerekeni yapmasını beklemek tam da tanımına denk düşen bir akıl okuma isteğidir.

    Bunu yaşayanlar lütfen oturup ilişkilerinden ne beklediklerini dikkatlice düşünsünler. Gerçekçi beklentiler ile çocukca beklentileri birbirinden ayırt etmeleri ilişkilerinin geleceği açısından kritik önem taşıyor.

"Hislerimizin Sorumluluğu"

    İlişkilerde en çok yapılan bir diğer hata da kendi hissettiklerimizin sorumluluğunu eşimize/sevgilimize yüklemektir. Bireylerin, ebeveynlerinden gördüğü bir davranış şekli olarak, negatif şeyler hissettiklerinde bunu anne ve babalarına yükleme alışkanlıkları vardır.

    Bu davranışı bir ilişkide sergilediğinizde, yine, içinizdeki gereksinimleri tam karşılanmamış çocuk ortaya çıkıyor. Birisi kalkıp "eşim/sevgilim arkadaşlarıyla fazla vakit geçiriyor ve benimle fazla ilgilenmiyor. Bu beni mutsuz ediyor" dediğinde kendi duygularının sorumluluğunu başkasına yüklemiş oluyor.

    Bu şekilde hisseden birisi kendisine şunu sormalı: "Böyle hissetmemin sebebi eşim/sevgilim mi yoksa bu tamamen benimle ilgili bir şey mi?" Benzeri şekilde, bazen kendimizi karşımızdakinin hissettiklerinden sorumluymuşuz gibi hissederiz (veya hissettiriliriz). Bu da çok yanlış bir davranış şeklidir. Bu durum ilişkiyi iki yetişkin arasındaki bir olay olmaktan çıkarıp mızmız bir çocuk ve ebeveyni ilişkisine dönüştürmektedir.

    Ebeveynlerimizden elde edemediğimiz gereksinimler için, en fazla, kısa süreli bir ağıt tutup artık bu beklentilerin çocukluğumuza ait olduklarını kabul edip hayatımıza devam etmeliyiz. Bunun farkına varmak ilişkinizin sağlıklı şekilde yürümesini sağlamak için iyi bir başlangıç olacaktır.

http://www.psikolojitestleri.com
Online psikoloji testleri ve popüler psikoloji makaleleri

Etiketler: ilişkiler